KORONAVİRÜS PANDEMİSİNİN İŞ KAZASI VEYA MESLEK HASTALIĞI SAYILMAYACAĞI HAKKINDA GENELGE
Bildiğiniz üzere, çalışanların koronavirüse yakalanması halinde, işverenler tarafından bu durumun Sosyal Güvenlik Kurumu’na (“SGK”) iş kazası olarak bildirilip bildirilmeyeceği hakkında birçok belirsizlik ve tartışma bulunmaktaydı. Tüm bu tartışmalar, SGK tarafından 07.05.2020 tarihinde yayınlanan 2020/12 sayılı Genelge (“Genelge”) ile açıklığa kavuşturuldu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (“Kanun”) kapsamında, sigortalıların koronavirüs hastalığına yakalanmasının iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilmeyeceği; bu tanımlar dışında kalan “Hastalık” kapsamına alınması gerektiği ifade edildi.
21 Mayıs 2020
Bu makalemizde sizlerle, konu hakkında detaylı görüş ve değerlendirmelerimizi paylaşacağız.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Kanun, iş kazasını, “sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, hizmet akdiyle çalışırken emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlamaktadır.
Aynı şekilde, Kanun’a göre meslek hastalığı da “sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleri” olarak tanımlanmaktadır.
Bu çerçevede BAİC olarak bizler de dâhil birçok hukuk bürosu ve hukukçu, olası bir yargılama sırasında aksini iddia ve ispat etmenin mümkün olması sebebiyle ve idari para cezası riskini tamamen bertaraf etmek ve çalışanların SGK tarafından sağlanan ödenekten yararlanabilmesini sağlamak amacıyla, korona tespiti konulan çalışanlar için SGK’ya iş kazası bildiriminde bulunulmasını daha güvenli bulduğumuzu belirtiyordu. Zira her ne kadar çalışanın koronavirüse yakalanmasında illiyet bağı birçok dış etken (çalışanın temaslı olduğu kişiler, çalışanın işyerine gelirken kullanmakta olduğu araçlar vb.) ile kesilebilmekte ise de, koronavirüsün işyeri veya işyeri eklentilerinde bulaşıp bulaşmadığı net olarak belirlenebilir bir husus olmadığından; olası bir dava neticesinde çalışanın koronavirüse yakalanmasının mahkemece iş kazası olarak kabul edilmesi halinde, iş kazası bildiriminde bulunmamış işverene idari para cezası uygulanabilecekti.
Bu kapsamda koronavirüs vakalarının tümünün iş kazası olmadığının kabul edilmesinin mümkün olmadığı gerçeği ile birlikte, tedbir olarak koronavirüs vakalarının iş kazası olarak bildirilip bildirilemeyeceği ve çalışanın koronavirüse işyerinde yakalanıp yakalanmadığı belirsizlik taşırken, 07.05.2020 tarihinde SGK tarafından yayınlanan Genelge ile bu belirsizlik giderildi ve Genelge’de koronavirüse maruz kalan ve sağlık kurumlarına müracaat eden çalışanların, koronavirüse yakalanmasının hastalık kapsamında değerlendirilmesi yönünde karar verildi.
Genelge metni şu şekildedir:
“Bilindiği üzere; Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip Koronavirüs (COVID-19), çok hızlı bir küresel yayılım göstererek neredeyse tüm Dünya ülkelerini etkilemiş ve Dünya Sağlık Örgütünce pandemik (salgın) bir hastalık olarak ilan edilmiştir. Ülkemiz de söz konusu salgından olumsuz yönde etkilenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 15 inci maddesinde;
“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalının, iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan ve iş göremezliğine neden olan rahatsızlıklar, hastalık halidir.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre; COVID-19 virüsünün bulaşıcı bir hastalık olduğu dikkate alındığında, söz konusu salgına maruz kalan ve sağlık hizmet sunucularına müracaat eden sigortalılara hastalık kapsamında provizyon alınması gerekmektedir.”
Genelge’ye göre koronavirüsün bulaşıcı bir hastalık olduğu dikkate alındığında salgına maruz kalan ve sağlık kurumlarına müracaat eden çalışanların “Hastalık” kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, tedbir amacıyla işverenlerin koronavirüse yakalanan çalışanları için işyerinde veya işyeri dışında koronavirüse yakalanıp yakalanmadığına bakılmaksızın, iş kazası bildiriminde bulunmasına gerek kalmamıştır.
Ancak Genelge, getirdiği düzenleme ile birçok yeni tartışmaya yol açmıştır. Zira bir olayın iş kazası olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği aslında idari aşamada müfettiş raporları ile ya da yargı aşamasında mahkeme kararı ile mümkün olmaktadır. Zira bilindiği üzere, salgın süresince işverenler tarafından her türlü önlem alınmasına (çalışanlara gerekli eğitimlerin verilmesi, bilgilendirme yapılması, çalışma ortamının dezenfekte edilmesi, koruyucu ekipman dağıtılması) rağmen, bulaş riskinin yüksekliği sebebiyle, işveren objektif özen yükümlülüğünü tam anlamıyla yerine getirse dahi, çalışanların dış etkenler sebebiyle, işyeri veya işyeri eklentileri dışında ev veya sosyal hayatlarında ya da herhangi bir yerde koronavirüse yakalanma ihtimali bulunmaktadır. Diğer yandan, elbette bulaşın işyerinde oluşması ve hatta işverenin gerekli tedbir ve önlemleri almaması sebebi ile oluşması ihtimali de bulunmaktadır. Bu sebeple biz, Kanun ile açıkça düzenlenen iş kazası tanımının, Genelge ile değiştirilemeyeceğini de göz önünde tutarak, Genelge kapsamında işveren tarafından iş kazası bildirimi yapılmamış olması halinde dahi, olası bir davada genel olarak, iş kazası kriterlerinin incelenmesi gerektiğini, dolayısıyla işverenlerin tazminat sorumluluğunun tamamen ortadan kalkmadığını düşünmekteyiz.
Emsal olarak H1N1 (domuz gribi) virüsüne yakalanan bir çalışanın, iş kazası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2018/5018 Esas, 2019/2931 Karar sayılı ve 15.4.2019 tarihli kararında şu şekilde hükmedilmiştir:
‘’Somut olayda, tır şoförü olan davacı murisinin 26.11.2009 tarihinde davalı işveren tarafından Ukrayna’ya sefere gönderildiği, 11.12.2009 tarihinde Türkiye’ye giriş yaptığı, Adli Tıp Kurumu raporunda, H1N1 virüsünün kuluçka süresinin 1-4 gün arasında değiştiği, murisin 13.12.2009 tarihli hastaneye başvurusunda belirttiği şikâyetlerin hastalığın başlangıç belirtileri olduğu takdirde hastalığın bulaşmasının bu tarihten 1-4 gün öncesinde gerçekleşmiş olacağının bildirildiği, buna göre davacı murisinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle Ukrayna’ya yapılan sefer sırasında bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak, daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır…’’
Dolayısı ile koronavirüs pandemisi sonrası mahkemeler tarafından yapılacak araştırma ile koronavirüse yakalanan çalışanların iş kazası kapsamında değerlendirilmesi olasılığı bulunmaktadır.
Bu kapsamda koronavirüs pandemisinin sosyal ve ekonomik sonuçları sebebiyle doğacak tüm uyuşmazlıklarda olduğu gibi, Genelge’nin yorumlanmasında da somut olayın iş kazası olup olmadığının, kusurun ve illiyet bağının doğru şekilde tespiti önem arz etmektedir. Zira pandemi sürecinde, işverenlerin iş kazası bildirimi yapmakla yükümlü tutulmaması, işverenlerin aslında koronavirüs sebebiyle iş kazası tazminatlarından sorumlu tutulmayacağı anlamına gelmemektedir. İşverenler, halen objektif özen yükümlülükleri çerçevesinde tüm tedbirleri almakla ve iş sağlığı ve güvenliği hükümlerine uymakla yükümlülerdir.
Neticeten, koronavirüs kaynaklı iş sağlığı ve güvenliği uyuşmazlıklarının yukarıda yer verdiğimiz bilgiler ışığında değerlendirilmesi ve özellikle Genelge’den sonra rehavet ile tedbirlerin elden bırakılmaması veya gevşetilmemesi oldukça yerinde olacaktır.
Makale yazarları:
- Av. Mehmet Murat İsen
- Av. Güngör Ciğerli
- Av. Ahmet İstif
- Av.İrem Çuhadar